GüncelMakaleler

SENTEZ | G7, NATO ve AB Liderler Zirveleri Uluslararası Alanda Tansiyon ve Gerilim Yükselirken

"AKP-MHP faşist iktidarı NATO’da alınan kararların yaşama geçirilmesi için çaba harcanması Rusya ile Ukrayna ve Suriye’de İdlib’de bu politikalarla önümüzdeki süreçte karşı karşıya gelecektir"

2021 Haziran ayı ABD ve AB emperyalistleri açısından “zirveler ayı” oldu. 11-13 Haziran’da G7 Zirvesi, 14 Haziran’da NATO Zirvesi, 23-24 Haziran’da AB Liderler Zirvesi toplandı.

AKP-MHP faşist iktidarının başı R.T.Erdoğan, bu zirvelere özellikle de NATO Zirvesi’ne büyük önem veriyordu. J. Biden’in ABD’de yönetime geldiğinden bu yana tam 5 aydır kendisi ile görüşemeyen R.T.Erdoğan, 14 Haziran’daki NATO Zirvesi’nde toplantılar arasında olsa da baş başa görüşebilme fırsatı bulacaktı. R.T.Erdoğan, Fransa ve Almanya başbakanlarıyla da görüşerek AB’den beklentilerini, özellikle de mülteciler konusundaki tavırlarının –“fedakarlıklarının”– karşılığını bir kez daha talep etme fırsatını yakalamış olacaktı.

G7 Zirvesi

İngiltere’de Japonya, Kanada, Fransa, Almanya, ABD, İngiltere ve İtalya’nın katılımı ile gerçekleştirilen toplantıda esas olarak –rakip olarak görülen– Rusya ve Çin’e karşı alınacak kararlar üzerinde tartışmalar ve yaptırımlar görüşüldü.

G7, dünyanın en gelişmiş yedi ekonomisinin bir araya geldiği bir zirve. Bu isimlendirme ile anılan 7 ülke, küresel servetin % 58’ini ellerinde bulunduruyor. 1998 yılında Rusya’da bu ülkeler arasına -zirvelere- katılarak G8 oluşturulmuştu. Ancak Rusya, 2014 yılında Kırım’ı kendi yönetimine bağlaması nedeniyle zirvenin dışında bırakıldı.

Bu yılki G7 Zirvesi’nde G7 ülkelerinin maliye bakanları çok uluslu şirketlerin daha fazla vergi ödemesi(!) konusunda anlaştıklarını deklare ettiler. G7’nin gündemlerinden biri olan koronavirüse karşı mücadele konusunda da daha güçlü bir küresel sağlık sistemi konusunda anlaştıklarını ifade ettiler. Zirvede liderlerin yoksul ülkelere 1 milyon doz aşı bağışlaması da konuşuldu. İklim değişikliğiyle ilgili de öneriler(!) gündeme getirildi.

Dünyanın bu en gelişmiş ekonomisine sahip emperyalist ülkelerin G7 Zirvesi’nde Rusya ve Çin’e karşı yaptırımları artırma kararları almaları önemlidir. Bu bir yandan da emperyalistler arasındaki çelişkilerin önümüzdeki süreçte çatışmalara evrileceğinin habercisi durumundadır. ABD’nin başı J. Biden’in askeri güçlerini Ortadoğu’dan çekerek Hint Pasifik bölgesine yönlendirmesi, Çin ile olan ticaret savaşını sertleştirmesi en görünür örnektir.

ABD’de işbaşına yeni gelen J. Biden’ın Rusya ve Çin’e karşı daha saldırgan bir politika yürüteceği görülmektedir. G7’de alınan kararlar Rusya ve Çin’e karşı askeri saldırganlığı kullanmaktan çekinmeyeceği bir döneme girilmektedir diyebiliriz.

Çin’in modern İpek Yolu olarak nitelenen “Bir Kuşak, Bir Yol” projesine alternatif olarak G7 Zirvesi’nde yoksul ülkelere “değer odaklı, yüksek kaliteli ve şeffaf ortaklık”lar teklif etme kararlaştırılmıştır denilmektedir.

NATO Zirvesi

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB)’ne karşı 12 ülke tarafından “ortak savunma” amacıyla kurulan Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO), SSCB’deki çözülme ve Varşova Paktı’nın 1991’de dağılmasına rağmen bir savaş ittifakı olarak varlığını sürdürüyor. İttifak içerisinde yer alan ülkelerin sayısı zamanla 30’a yükseldi.

Belçika’nın başkenti Brüksel’deki NATO karargahında düzenlenen NATO Zirvesi’ne 30 üye ülkenin liderleri katıldı. ABD başkanı J. Biden, Trump döneminde hasar gören NATO ilişkilerini yeniden yoluna koyma ve AB ülkelerini yanına alarak Rusya ve Çin’e karşı birlikte hareket etmekle işe başladı diyebiliriz. Zirvenin açılış konuşmasını yapan NATO Genel Sekreteri J. Steltenberg, Rusya ve Çin’le ilişkiler konusuna dair “Çin bizim düşmanımız değil, rakibimiz değil, Çin’le yeni bir soğuk savaş olmayacak, ancak Çin’in güvenliğimize getirdiği zorlukları birlikte ele almamız gerekiyor” dedi.

  1. Biden, askeri güçlerini Ortadoğu’dan çekerek Hint-Pasifik Bölgesi’ne yönlendirmesi, Çin ile olan ticaret savaşını sertleştirmesi, Ukrayna sorununda ateşe körükle gitmesi ve Rusya’yı hedefe koyması Almanya-Fransa öncülüğündeki Avrupa’nın ekonomik çıkarlarını zedelemektedir. Bununla birlikte Avrupa hala askeri güç açısından ABD’ye bağımlı ve dünya çapındaki politikalar konusunda da ABD ile işbirliği yapmaya mahkum.

Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO üyeliğini, Karadeniz Bölgesi’nde kara, deniz ve havada artırmayı hedefliyor. Yani ABD Ukrayna ve Gürcistan’ı NATO üyesi yaparak Karadeniz’i “NATO gölü” haline getirmek istiyor.

Brüksel’de gerçekleşen NATO Zirvesi, liderler arasında görüşmelerle devam ederken toplantı sonunda NATO toplantı sonuç bildirisi yayınlandı. Bildiride “Başlıca endişelerimiz Rusya, Çin ve terörizm, kurallara dayalı uluslararası düzene yönelik tehditler, göç ve siber güvenlik” denildi. Ayrıca Türkiye için de “Güvenlik tedbirlerine katkılarımızı artıracağız, Türkiye milyonlarca Suriyeliye ev sahipliği yaptığı için takdirlerimizi yineliyoruz” mesajı verildi.

ABD emperyalizminin “Rusya’yı NATO üyesi ülkelerle kuşatma” stratejisi NATO askeri yapılanmasının Doğu Avrupa’da güçlendirilmesi üzerinden NATO stratejisi haline getirildi. Zirvede silahlanma giderlerinin, NATO giderleri yükünün daha çok paylaşılacağı kararlaştırıldı.

TC, NATO zirvesinde alınan tüm kararlara NATO üyesi olarak safını belirlemiş ve NATO’nun sadık bir üyesi ve ABD’nin işbirlikçisi olduğunu Ortadoğu’da, Kafkaslar’da NATO’nun stratejik olarak üstlendiği görevleri yerine getireceğine dair imza atmış oldu. Bu atılan imza önümüzdeki dönemde TC-Rusya ilişkilerine olumsuz yansıyacaktır. R.T.Erdoğan’ın “Putin dostluğu” önümüzdeki süreçte düşmanlığa dönüşeceği bir sürece doğru evrilecek gibi görünüyor.

ABD başkanı Trump döneminde ABD-NATO-AB arasındaki çelişkileri kullanan AKP-MHP iktidarı kendi hesabına Ortadoğu ve Akdeniz’de kimi politik, askeri ve ekonomik adımlar attı. NATO’nun tehdit kabul ettiği Rusya’dan S-400’leri satın aldı. Çin’le ticari ilişkileri büyütüp AB’ye karşı Şanghay Beşlisi içerisinde yer almak istedi. Ancak J. Biden ABD’de başkan olunca ve Ermeni Soykırımı kabulü gibi adımlarla R.T.Erdoğan üzerinde oluşturulan baskıyla TC yeniden dümeni NATO’ya çevirdi.

NATO Zirvesi’nde R.T.Erdoğan, ABD başta olmak üzere NATO üyesi ülkelerle ilişkileri onarma çabasına girerken diğer yandan da Türkiye’nin Suriye, Libya ve Afganistan açısından önemini vurgulayarak NATO’dan daha fazla destek isteyen bir konuşma yaptı.

Özellikle de, NATO ile ilgili “Akdeniz’den Karadeniz’e, Avrupa’dan Asya’ya, NATO’nun sağladığı güvenlik şemsiyesine ihtiyaç duyulan her yerde ittifak aktif rol üstlenmelidir. NATO’yu askeri bakımdan daha muhkem hale getirirken siyasi boyutunu da tahkim edecek adımların atılması yönünde kararlar aldık” diyerek NATO’yu övdü. Böylece NATO’nun Çin ve Rusya’ya karşı düşmanca tutumunu, İran’ın tehdit edilmesini kabullenmiş oldu. Bu politika önümüzdeki süreçte Rusya ve Çin ile ilişkileri ciddi anlamda olumsuz etkileyecektir.

R.T.Erdoğan, NATO ülkelerinin askerlerini Haziran ayı itibarıyla çekeceği Afganistan’da TC’nin NATO misyonunu sürdürüp Kabil Havalimanı’nın güvenliğini sağlayabileceğini söylemiş ve bu görevin TC’ye verilmesini istemiştir. R.T.Erdoğan’ın bu isteği neyi ifade etmektedir? Son dönemlerde Rusya ve Çin’e yakınlaşmasıyla ABD ve AB ile aradaki güvensizliğin ortadan kaldırılması, ABD ve AB emperyalistlerine yönelik sadakatin kanıtlanması için atılan bir ön adım olarak görülmelidir.

ABD emperyalizminin ileri karakolu olmanın ötesinde hiçbir anlamı ve yararı olmayan NATO’nun Kabil Havalimanı’nın güvenliğini sağlamanın faturasının Türkiye’ye çok ağır olacağı görülmelidir. Afganistan devletine/hükümetine karşı silahlı mücadele yürüten Taliban, tüm NATO güçleri askerlerini çekerken TC askerlerinin Kabil Havalimanı’na konuşlanmasına karşı sesini yükseltmiştir. Afganistan geçmişte Menderes hükümetinin ABD uşaklığıyla savaşa girilen yeni bir Kore olacağa benziyor.

R.T.Erdoğan, J. Biden ile yaptığı toplantının ardından ne denli başarılı bir görüşme gerçekleştirdik dese de esas olarak şu iki konuda görüş birliği olmadığı, aksine anlaşmazlıkların halen devam ettiği görülmektedir. Birincisi S-400 ve F-35’lerle ilgili sorunlar, ikincisi ise, TC’nin “terör örgütü” olarak gördüğü ABD’nin Suriye’de SDG ve YPG’ye destek vermesi.

 

Avrupa Birliği Liderler Zirvesi

AB toplantısı ve aradaki görüşmelerden – R.T.Erdoğan’ın Türkiye’ye 3 milyar euroluk fonu kapsayan yeni göç anlaşmasının dışında başka– elde edilen somut bir kazanım yoktur. Zaten mülteci meselesinde verilecek olan 3 Milyar Euroluk destek de “Mültecilerin ve göçmenlerin Avrupa’ya ulaşmasına engel olmak için sınır idaresi ve kontrolünün finansmanı için kullanılması” şartına bağlanmış durumdadır.

AB Liderleri Zirvesi’nden sonra yayınlanan bildirinin içeriğine bakıldığında TC’nin gündeme taşıdığı hiçbir sorunda olumlu bir yanıt alamadığı görülmektedir. Sadece Doğu Akdeniz’de yaşanan gerginlikle ilgili “Türkiye’nin Kıbrıs’ın güneyinde arama ve sondaj gemilerinin faaliyetlerine son vermesi ve Yunanistan’la görüşmelere başlaması olumlu” karşılanıyor ve bu tutumun devam ettirilmesi isteniyor.

Liderler Zirvesi’nde gündeme gelen Kıbrıs sorununda Türkiye’nin “iki devletli çözüm önerisi” kabul görmeyip, “Kıbrıs’ta çözümün siyasi eşitliğe dayalı iki toplumlu, iki bölgeli federasyon önerisi” dayatılıyor. “Türkiye’deki insan hakları, siyasi partilere yönelik saldırılar, parti kapatma girişimleri, yargının durumu, medyanın hedef alınması” vb. konular gündeme getirilerek, Liderler Zirvesi’ne katılan heyete “Kopenhag Kriterleri” hatırlatması yapılıyor.

AB, Türkiye’den tamamen vazgeçemez/vazgeçmeyecektir. Ama Türkiye ile ilişkilerin ilerleyip yeni fasılların açılabilmesi -aradaki uyuşmazlıkların ortadan kaldırılabilmesi- için Türkiye’nin daha yapması gereken çok ödevi (çok işi) olduğu söylenmektedir.

TC’nin daha doğrusu AKP-MHP faşist iktidarının Kabil Havalimanı’nın güvenliği için kendini ortaya atması/ileri çıkması, Karadeniz’de ve Ukrayna sorununda Rusya’yla karşı karşıya gelmeyi göze alması şimdilik yeterli görülmeyip daha fazla adımlar atması istenmektedir.

R.T.Erdoğan, katıldığı NATO ve AB zirvelerinden ve ABD başkanı J. Biden ile görüşmesinden beklentilerini/istediklerini alamamış olmanın sıkıntısıyla kendisini Azerbaycan’a attı.

 

İçte ve Dışta Saldırıların Artma İhtimali

AKP-MHP faşist iktidarının başı R.T.Erdoğan, katıldığı haziran zirvelerinde ABD ve AB emperyalistlere sadakatini gösterme yolunda Kabil Havalimanı bekçiliğini yapma yolundaki tavrı artı “vereceğiniz her göreve, taşın altına elimizi koymaya hazırız” dedikten ve sırtı sıvazlandıktan sonra hem içeride hem de dışarıda çatışmalı bir sürece gireceği görünüyor.

Özellikle Kürt halkı ile ilgili son süreçte Almanya’nın tavrından dolayı Kürtlere yönelik saldırıların artacağı görülmelidir. AKP-MHP faşist iktidarının Metina, Zap ve Avaşin’de saldırılarını artıracağı da görülüyor. Şengal’e yönelik SİHA’larla yapılan saldırı bunun açık kanıtıdır. Ülke içerisinde de devrimcilere, işçilere, emekçilere yönelik saldırılar, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasıyla kadınların yürüyüş ve mitinglerine artan saldırılar, gözaltılar, tutuklamalar gündeme geliyor/gelecektir.

HDP’ye yönelik kapatma davasına göstermelik de olsa “hukuk açısından” delil yaratma bahanesiyle Kobane davasına hız verildi. Faşist iktidar Suriye’de SADAT vasıtasıyla eğittiği çeteleri/tetikçileriyle HDP binalarına saldırma ve HDP’lileri katletmeye devam ediyor. En son İzmir HDP binasında Deniz Poyraz’ın katledilmesi iktidarı politik bir saldırısı, tetikçilerinin işi olduğu gün gibi orta yerde duruyor.

AKP-MHP faşist iktidarı NATO’da alınan kararların yaşama geçirilmesi için çaba harcanması Rusya ile Ukrayna ve Suriye’de İdlib’de bu politikalarla önümüzdeki süreçte karşı karşıya gelecektir. Trump döneminde olduğu gibi emperyalistler arasında çelişkilerden yararlanma ve bir Rusya bir ABD’den yana tavır alma döneminin sona erdiği bir sürece evriliyor. İdlib ve Kuzeydoğu Suriye’de TC’yi zor bir dönem bekliyor diyebiliriz. Önümüzdeki süreçte Rusya’nın desteklediği Suriye ordusuyla TSK İdlib, Membiç’te karşı karşıya gelebilir.

Devrimciler, ilericiler bu süreçte birleşik mücadeleyi örgütleyerek AKP-MHP faşist iktidarına karşı mücadeleyi yükseltmelidirler.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu